Ultra Kültürü, Ultralar: Dün ve Bugün (Seri) #1

ultra grupları meşale yakıyor

Ultra hareketi İtalya’da ortaya çıkan bir alt kültürdür. 2018 yılında Italya’daki geriye kalan eski ultra grupları yarım asırlık faaliyetlerini kutladılar. Örgütlü taraftarların ilk oluşumları aslında 68 öğrenci hareketiyle aynı zamanda, İtalya’nın kuzey metropollerinde ortaya çıktı ve o zamandan beri ‘stadyum isyancıları’ olarak adlandırılan tribün çocukları, dünya taraftar kültürüne büyük katkı yaptılar.

Yarım yüzyıl, yani iki kuşak, bir toplumun 1980’lerin Paninari’siyle birlikte belki de tek İtalyan alt kültürünün özelliklerini not etmesi için yeterli bir süre olmalı. Bununla birlikte, güçlü bir tabu, kitle iletişim araçlarının tribünlerin evrenini yeterli terimlerle tanımlamasını hala zorlaştırmakta ve kendilerini olumsuz yönlerini damgalamakla sınırlamaktadır.

Şiddete başvurma, yeraltı dünyasına yakınlık, sık uyuşturucu kullanımı vs. Bolzano’dan Syracuse’a kadar yüz binlerce İtalyan vatandaşının az ya da çok uzun süreler boyunca kendilerini tanımladıklan bir çatı isim olan “ULTRAS” hala, bıkkınlıkla ama hiç şaşmadan, ‘taraftar olarak adlandırılmayı hak etmeyen holiganlar’, ‘suçlular’ olarak damgalanıyor ve giderek ‘keşler’, ‘Naziler’, ‘yeraltı dünyasının askerleri’ ve savunacak gerçek bir davası olmayan ‘kara bloklar’ kisvesine sokuldular.

Tüm söylenenler, yazılanlar, çizilenler, hepsi üç kağıt oyunu kadar bayat bir numara. Çünkü herkes biliyor ki futbol ritüeline tribünde destek, koreografi, tezahürat ve inisiyatifler şeklinde vazgeçilmez sıcaklığı katan “ULTRAS” taraftarların kendileridir. Onların sesleri ve bayrakları eksik olursa tribünleri heyecanlandıran şenlik tam anlamıyla başarılı olamaz.

O halde medya neden Ultraları çirkin bireylerden oluşan bir blok olarak göstermekte ısrar ediyor ve ‘Ultra hareketinin‘ farklı sınıflardan bireyleri kendine çekme yeteneğini aynı güçle vurgulamıyor? Tornacıyla genç avukatın, işsizle öğrencinin, profesörle çiftçinin yan yana yaşadığı belkide tek alan olan tribün, uzun bir sosyal bağlılık geleneği mi yoksa arkadaşlık ve kardeşlik meselesi mi? Aynı medya tribünlerin illa bir bütün olmadığını, bazen uyumsuz yönetimleri, dostlukları ve tarzları olan gruplardan oluşan bir takımada olduğunu kabul etmekte neden hala bu kadar isteksiz?

Cevabın, ultra alt kültürünün genetik mirasında taşıdığı aynı değerlerde yattığına inanıyoruz. Ve devletinkinden daha güçlü bir yasa olarak gruba sadakat, öfkeli ve anlaşılmazlıkları çözmek için nihai fiziksel çatışmaya başvurmak kabul edilemez örnekler içeriyor.

Bazıları onları holigan ve baş belası olarak tanımlıyor. Ve onları renkli ve tutkulu destekçiler olarak gösteriyor. Bazen tribünün vahşi ustaları, bazen de sahiciliğini büyük ölçüde yitirmiş bir dünyanın son romantikleri. Onları zorba ve kontrolden çıkmış gruplar olarak tanımlayanlar da var. E tabi bir de onları savunanlar var. Onları devletin diğer sosyal bağlamlarda benzeri olmayan bir düşmanlığın kurbanı olarak görüyorlar.

İyi ya da kötü, Ultralar futbol tarihinin önemli bir parçasını temsil ediyor. Hoşlarına gitsin ya da gitmesin, ‘futbol sistemi’nin bir parçasıdır Ultralar. Ve neredeyse yarım yüzyıllık bir birikimi ve tutkuyu, özgünlüğü ve folklorü temsil etmektedir. Neredeyse 50 yıl inanç ve coşku, öfke ve acıyla dolup taşan tribünleri costurdular. Taraftarların itici gücüyle milyonlarca kilometre yol katederek ülkelerinin, Avrupa’nın ve dünyanın her köşesine ulaştılar. Sloganlar, savaşlar, asi tezahüratlar ve pankartlara emanet edilmiş parlamento dışı siyasi duruşlardan oluşan bir akımdır Ultra hareketi.

1 thought on “Ultra Kültürü, Ultralar: Dün ve Bugün (Seri) #1”

Leave a reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

Çerez Bildirimi

Web sitemizde çerezler kullanılmaktadır. Bu siteyi kullanmaya devam ederseniz bundan memnun olduğunuzu varsayacağız.