Sébastien Louis : “Ultra kültür stadyumun ötesine geçiyor”

“Futbolun diğer kahramanları Ultras” kitabının yazarı olan tarihçi Sébastien Louis, Ultra kültürünün stadyumunun ötesine geçtiği, bu destek gruplarının organizasyonunu ve vizyonunu, rekabetin kesilmesi ve ardından zorla kapatılma süreçlerini deşifre ediyor.

Röportaj

 
 
 

 

 

– Futbolun birkaç ay boyunca seyircisiz olması muhtemel. Ultras ana buluşma yerlerinden yani stadyumdan mahrum kalacak. İzole olmaları riski var. Kameralar onlar için bir tehdit mi?

S.L. : Hayır. Ultra hareketleri gelişmeye devam ettiği anlaşılmalıdır. 1960’lı yılların sonlarında İtalya’da doğdu, o zaman bu taraftarlar sadece ilkel materyallerle stadyumlarda bulunuyordu. Elli yıl sonra, hareket gençliğin dönüşümü ile hızlı büyüdü. Günlük olarak yaşayan bir altkültür haline geldi. Bugün, bu gruplar sosyal ağlarla çok bağlantılı. Üyeleri, iletişimde kalmak ve örgütlenmeye devam etmek için bu platformların önemini kavradı.

– Boş stadyumlara ve orada toplanmanın imkansızlığına rağmen, ultra kültür sürecek mi?

S.L. : Sürecektir ve Ultra kültür stadyumun ötesine geçecektir. Bu destekçilerin çoğu, gruplarını bazen ailelerinden önce görüyor yada “ikinci aile” olarak tanımlıyorlar. Birbirleriyle çok güçlü bağları var. Her şeyden önce, birlikte toplumda hareket edebileceklerini anladılar. Bugün stadyum artık tek hareket yeri değil. Burası ana yer, evet, ama aslında çok sayıda başka şey var: Dediğimiz gibi sosyal ağlar, grubun genel merkezi, toplantılarını düzenledikleri binalar, sokaklar dayanışma dışında faaliyet gösterdikleri yerler var.

– Yine de bu grupların temeli futbol maçları olmaya devam ediyor…

S.L. : Elbette. Stadyum ve Tribünlere dönüş ultras için temel olmaya devam ediyor. Ancak bu taraftarlar takımlarını haftada sadece bir kez maç zamanı desteklemiyor. Pankartlarını hazırlayarak deplasmanlar düzenleyerek, bir sonraki rotayı çizerek, bir futbol turnuvası organize ederek haftanın yedi günü destekliyorlar. Bugün ultra kültür 360 derecede deneyimleniyor. Bir üye zorluk yaşıyorsa, kendi grubunda yardım isteyebilir. Örneğin, bir Rumen antropolog bir araştırması için Dinamo Bükreş ultras’ın kentin kapalı pazarlarından birinde işsiz üyeleri için iş bulmasına yardımcı olduğunu bize gösterdi.

– Son haftalarda, birçok ultra grup seyircisiz maçlar için harekete geçerken, bazı kulüp liderleri, ne olursa olsun, şampiyonalara devam etmek için çaba gösterdi.

S.L. : Bu kriz maskeleri yıktı. Birçok ultras dayanışma biçimlerini çoğaltırken, gittikçe sanayileşmiş bu futbolun liderleri gerçeklikten koptu, sadece paralarını düşündüler. Ultralar için bu soğukluk saçma hale geldi. Her gün ülkenin kalkınmak için mücadele ettiğini gördüklerinde kulüplerinin liderleri milyonlarca insanın mali dengesini toparlamak için koşturdu. Elbette futbol işleri var ve bu önemli, ancak profesyonel futbolun ekonomik modeli gerçekten bir felaket. Finans uzun zamandır tutkudan daha önceliklidir.

– Bu davranış, biri Avrupa ölçeğinde olmak üzere, ondan fazla ülkeyi ve tarihte bir ilk olan 300 farklı ultra grubu bir araya getiren birkaç basın bülteniyle kınandı . Kıtasal bir eylem alanı hayal edebiliyor muyuz yoksa bu bir ütopya mı?

S.L. : Ütopik değil. Bu basın açıklaması, kıta düzeyinde ortak bir cephe inşa eden ilk taştır. İmzalayanlar arasında tamamen zıt fikirlere sahip rakip gruplar bulunmaktadır. Ancak ultra davayı birleştirmek ve savunmak için düşmanlıklarını bir kenara bırakmayı başardılar. Bu gerçek bir güç. Gruplar arasındaki rekabet, ortak sorunlar olduğunda ultras için ikincildir. Bunu Paris 13 Kasım 2015 saldırıları sırasında da gördük. Dayanışma afişleri tüm Fransa’da ve Marsilya’da çoğaldı. Sembolik hareketler var, aynı zamanda farklı ülkelerdeki ulusal gösteriler gibi somut eylemler de var. Almanya, İtalya veya Fransa’da…

– Ancak durum normale döndüğünde, stadyuma geri dönme hevesinin herhangi bir kolektif fesih hipotezine üstün gelme riski var mı?

S.L. : Ultras grupların kriz sırasında liderlerinin davranışlarını unutmayacağı kesindir. Futbolun sanayileşmesine karşı duruşları uzun zamandır bilinmektedir. Aradaki fark, hiç bu kadar iyi ifade edilmemiş olmaları. Her şeyden önce birçok taraftar tarafından paylaşılan bir futbol vizyonu. Bu modelin spor için zararlı olduğu gerçeği ve aynı zamanda politik sınıfın bir parçası olduğunu unutmamak lazım. 

– Ultralar ve yöneticiler arasında ki ilişkinin kopma riski var mı?

S.L. : Bu çoktan oldu. Ultras yıllardır popüler futbolun sendikacılarıdır. Uzun zamandır bu futbolu kınıyorlar. Fakat güç dengesi son zamanlarda tersine dönüyor. Buna kanıt: Avrupa basını, Ultras Grupların ortak bildirisini tüm kıtaya geniş bir şekilde yaydı.

– Futbolun şu anki ekonomik modeli kulüpler TV yayın haklarına bağımlı, stadyumlardaki izleyicilerini feda etmek zorunda kalabilirler. Yöneticiler uzun süre stadyumlarda ultras olmadan yapabilirler mi?

S.L. : Ekonomik olarak, bilet satışı çok önemli değil. (Ligue 1’deki 2018-19 sezonunda ortalama olarak kulüp gelirlerinin % 8’i). Fakat sembolik olarak imkansız. Bugün neden Ligue 1 ile ilgileniyoruz? Kesinlikle sahada ki futbol için değil. Stadyumlar dolu çünkü insanlar bir atmosfer yaratıyorlar. yöneticiler “deneyim” den bahseder ve ondan gelir elde ederler. Stadyumları canlandırmak için bu kitleye ihtiyaçları var. Parc des Princes’de atmosfer eksikliği ile karşı karşıya kalan PSG’de, yöneticilerin valilik talimatlarının ötesine geçtiğini ve stadyumun dönüşünde Collectif Ultras Paris’e çok hızlı bir şekilde destek olduğunu gördük (2016’da) . Katar’da olduğu gibi Fransa da amigolara para ödenmiyor.

– Kulüpler ultras gruplar olmadan yapamazlar, peki ultras üyeler kendilerini kulüplerinden koparabilir mi?

S.L. : Şimdilik, bu fenomen çok marjinal bir şekilde var. Fransa’da Ménilmontant FC 1871 isimli bir futbol takımı var. 2014’te otantik futbolu savunan Leproux planı nedeniyle Parc des Princes’den özellikle dışlanan Parisli ultras tarafından kuruldu. İtalya’da Ideale Bari ve diğer onlarca model ile benzer modeller var. Kulübün Aralık 2015’teki iflasından bu yana ultras tarafından yönetilen Fasano kulübünden de bahsedebiliriz. Yöneticiler kulübü terk etti ve ultras grup kulübü devraldı. Şimdi ekonomik olarak çok sağlıklı ve iki lig yükselerek İtalyan dördüncü liginde oynuyor. İspanya’da Sherry var. İngiltere’de Ken Loach (Eric’i Arıyor) filmiyle ünlü FC United var. Taraftarlar kendilerine başka bir kulüp kurdukları için artık kendilerini Manchester United olarak tanımıyorlar. Tüm bu alternatifler şimdilik çok azınlık. Fakat giderek spekülatif bir modele doğru ilerlersek, gittikçe daha fazla ultras bu yolu kullanmaktan çekinmeyecektir. 

– Neden bu istismarlara rağmen, ultras çoğunluğun stadyuma gitmeye ve kınadıkları bu futbola katılmaya devam edeceğini düşünüyoruz?

S.L. : Çünkü renklerine aşıklar. Kolektif uyumları ve onların kültürüne ilişkin vizyonları bazen takımlarına duydukları tutku kadar önemlidir. Son olarak yöneticilerin ve birçok futbolcunun aksine uzun vadeli planları var. Bu spekülatörlerin gelip geçici aktörler olduklarını ve her zaman orada olacaklarını biliyorlar. Bir takımın oyuncuları ve yöneticileri seyircisi olmayabilir. Formayı, armayı ve şehri ultra savunur. Ultras, futbol maçlarının diğer kahramanları ve “futbol 2.0” ın yeni aşmasına rağmen, rolü elli yıldan fazladır değişmedi. Japonya’dan Filistin’e,Bu genç ultras altkültürü, uzun süreli ve geniş bir coğrafi alanda var olan az sayıdaki kültürden biri

– Ama savundukları popüler futbol modeli şimdi çok uzak görünüyor …

S.L : Ultralar, popüler futbolun bir tür kurumu, aynı zamanda gittikçe bireyselleşen bir toplumda kolektifin erdemlerini savunan tatlı hayalperestler. Onlara göre stadyum, bir maç boyunca bireylerin buluştuğu bir tüketim yeri değil, arkadaşlıkların oluştuğu, toplulukların oluştuğu ve değerlerin iletildiği önemli bir sosyal karışım yeridir. Bu vizyon, uzun süre savunacaklar. Bunlar futboldaki en yeni romantikler.

Leave a reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

Çerez Bildirimi

Web sitemizde çerezler kullanılmaktadır. Bu siteyi kullanmaya devam ederseniz bundan memnun olduğunuzu varsayacağız.