Aslında Arthur Fleck bize bir mesaj vermek istiyor, toplumun dışlanmış bireylerine yönelik acımasızlığın ve insanlık dışı koşulların sonucunda nasıl bir psikolojik çöküş yaşanabileceğini göstermek olabilir. Ayrıca, devletin sağladığı sosyal desteklerin yetersizliği ve toplumsal adaletsizlik gibi olumsuz faktörlerin, bireylerin ruh sağlığı üzerindeki etkisini vurguluyor.
Ayrıca, şiddetin yaratıcı potansiyelini görmezlikten gelemeyiz. Sistematik ayrımcılığın şiddete yol açabileceğini ve toplumu etkileyebileceğini iyi anlamalıyız. Arthur, bununla birlikte güçlülerin zayıfları ezdiği bir Dünya’yı bize anlatıyor, güçsüzlerin öfkesinin nasıl bir dönüşüm geçirebileceğini gösteriyor. Her ne kadar Arthur’un hikayesi bireysel bir dram olsa da hikayesi toplumsal bir eleştiri şeklinde yorumlanmalı.
Esas vahim olan insan çaresiz kaldığında başkalarına kendi yaşadığı acıları anlaması ve empati kurması gerektiği mesajını bu şekil vermesi ürpertici. Bu tür mesajların insanların toplumsal sorunlara duyarlı olmalarını ve bu sorunları çözmek için adımlar atmalarını teşvik etme amacı taşımalı.
Ancak, günümüz de toplumun geldiği nokta Gabriel Garcia Marquez’in Kırmızı Pazartesi romanındaki yaşanan olaylara benziyor. Bir kasabada cinayet işlenecek, kasaba sakinlerinin bir kısmı çıkarına geldiği için, bir kısmı vurdumduymazlıktan, bir kısmı da cinayeti engellemek “benim işim değil” kafasıyla hareket ettiğinden dolayı bir anda tüm kasaba suç ortağına dönüşmesi.
Diğer bir olası mesaj ise, şiddetin ve acının, toplumun üzerine yüklediği baskı ve dışlanma sonucunda ortaya çıkabilecek bir insanlık hali olduğudur. Arthur Fleck’in yaşadığı toplumsal reddedilme ve dışlanma hissi, onu şiddet ve kaos yoluna yönlendirirken; toplumun bu tür durumlara sebep olduğu sorunun altını çizmektedir.
Arthur Fleck’in çocukluğundan beri çektiği işkence dolu hayat onun akıl hastası olmasının bir süre sonra kaçınılmaz hale getiriyor. Toplumun ahlaki çöküşü, adaletsiz düzen insanların ruh sağlığının bozulmasına yol açıyor. Ve bir süre sonra insanlar ruh hastası olduklarının farkına varmıyorlar, ya da çaresizliklerinden dolayı kanıksıyorlar…
That’s life..
That’s what all the people say
You’re riding high in April, shot down in May
But I know I’m gonna change that tune
When I’m back on top, back on top in June…
